AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, parti genel merkezinde gazetecilerle sohbet toplantısı gerçekleştirdi.
Parti merkezinde gerçekleştirilen sohbet toplantısında Ala, gündeme ait soruları yanıtladı.
Efkan Ala, Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluktan tutuklanması ve yeni anayasa çalışmaları olmak üzere birçok hususa değindi.
Yolsuzluk soruşturmasında tutuklana Ekrem İmamoğlu ile ilgili davanın bir “yolsuzluk davası” olduğunu hatırlatan Ala, Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) bu davayı siyasi bir problem üzere göstermeye çalıştığını belirtti.
“CHP BU TÜRLÜ ALANLARDA SİYASETİ TÜKETİYOR”
Ala, yolsuzluk tezlerinin yargı tarafından değerlendirildiğine dikkati çekerek, “Yolsuzluk varsa kim olursa olsun bunun gerisinde durulmamalı. Türkiye’nin esasen gereğince siyasi problemi var. Bir yolsuzluk davasını siyasi alana taşıyarak perdelemek, taşıyanları da aşağı çeker.” sözünü kullandı.
Savcılığın önemli bulgular elde ettiğini ve bu nedenle tutuklama talebinde bulunduğunu tabir eden Ala, yargı süreçlerinin bağımsız bir biçimde devam ettiğini belirterek, CHP’nin savcılığın argümanlarını sorgulamadan reddetmesine reaksiyon gösterdi.
Ala, şöyle konuştu:
CHP’nin bir konu olduğu vakit temel yanlışlarından biri bu türlü anlarda siyaseti burada tüketiyor olmalarıdır. Bunun için de çok partili hayata geçtiğimizden beri iktidara gelemiyorlar. Nereden biliyorlar mesela? Savcılık, devletin bir kurumu, ‘Burada bunlar var’ diyor pekala, kendileri onun o denli olmadığı bilgisini o kadar sağlam nasıl sahipleniyor?
Yani insan kendi partisinde olan bir hadise için evvel ‘Biz de soruşturma başlattık’ der ‘Acaba var mı yok mu?’ Daha birinci cümlede ‘Yok’ diyorlar. Dava kendi seyrinde işliyor. Kimsenin müdahale edeceği, olumlu ya da negatif bir alan değil.
27 MAYIS DARBESİNİN 65. YILI
27 Mayıs 1960 darbesiyle “millet iradesinin asıldığını” söyleyen Ala, Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) üzere vesayet kurumlarının kurularak siyasetin alanının daraltıldığına dikkati çekti.
Darbe sonrası anayasasının, milletin iradesini kuşatan bir anlayışla hayata geçirildiğini, ordunun siyasete müdahale eden bir pozisyona getirildiğini söyledi. Ala, şu ifadeleri kullandı:
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üzere vesayet kurumları bu devirde ortaya çıktı. Merkezin merkezi oluşturuldu. Mesela yatırımlar, bunlar tek elden yürütülsün diye Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu. Seçilmişlerin değil atanmışların, jakoben doruktan inmeci bir anlayışla o denli bir sistem, bir elbise dikildi ki her şey merkezden tayin edilecek, siyaset de vesayet kurumlarının verdiği misyonları yapacak. Bir de milletin talep ettiği belediyecilik hizmetlerini yapacak.
Devletin işlerini, siyaseti kim yürütecek? Siyasetin ne kadar yürütüleceğini de devletin o vesayet koyduğu anayasal vesayet kurumları karar verecek. Hak ve özgürlükler de getirir üzere yapıldı lakin onların da uygulanmasını vesayet kurumlarına verdi. 71 muhtırası daha evvel millete gösterilen birtakım özgürlükleri geri aldı.
Ondan sonra ve büsbütün artık kapalı bir rejim inşa etti. O denli bir rejim inşa ettiler ki kendisi de ayakta duramıyor. Yani her 10 senede bir ya müdahale oldu, ya da darbe oldu. Zira halksız demokrasi inşa etmeye çalıştı. Kapalı sistem, bir otokrasiydi yani otoritenin kurumsallaşmış hali.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Her anayasanın yapıldığı periyodun atmosferini yansıttığına vurgu yapan Ala, 1980 darbesinin 1960’ta kurulan vesayet sistemini daha da güçlendirdiğini, devletin müsaade verdiği kadar siyaset kurumuna alan çizildiğini lisana getirdi.
Anayasaların, ülkelerde krizler çıkmasın diye yapıldığını Türkiye’de ise anayasaların kriz çıkardığını lisana getiren Ala, şöyle konuştu:
Bu, 60’ta, 61’de 71’de de bu türlü oldu, 80’de de… Ondan sonraki 28 Şubat’ta, e-muhtırada, 17/25 Aralık’ta ve 15 Temmuz’da da kapatma davasında daima krizin kaynağı anayasa oldu. Halbuki tahlilin kaynağı olmalı anayasalar.
Millet, siyaset yönetsin istiyor ülkeyi, anayasa, siyasetin yönetmemesi için elinden geleni yapmış. Zira millet yapmamış anayasayı. Siyaseti kurumsallaştırmak lazım. Artık, karizmatik önderin gücüyle, siyasetin gücüyle bu vesayet odakları kendi alanlarına fiilen çekilmiş durumda.
Ama anayasal pozisyonlarını devam ettiriyorlar. ‘Sivil irade artık Türkiye’yi yönetecek’ anlayışı, milletçe başından beri kabul görmüştü. Siyasetin geneli de artık buna ‘Tamam’ diyor. Devlet kurumları da diyor. Bunun kurumsallaşması için düzenlemelerin yapılması lazım.
“Her parti yeni bir anayasaya gereksinim olduğu konusunda hemfikir. O vakit bir masa etrafında bir ortaya gelelim, sonra herkes orada yeni anayasadan ne kastediyor? Neler talep ediyor? Eski, mevcut anayasada itiraz ettikleri neler? Orada tartışılmalı.” diyen Ala, daha evvel Meclis’te Anayasa Kurulu’nda bunun yapıldığını hatırlattı.
Ala, kısmi sonuçların alındığını 1876’dan beri var olan 200 yıllık bir birikimle Türkiye’nin yeni anayasasının yapabileceğini vurguladı.
“YENİ ANAYASA KONUŞULABİLİR BİR HALE GELDİ”
Siyasetin bunu daha evvel de başardığını lakin siyasete fazla müdahale olduğunu lisana getiren Ala, “Neredeyse 60’tan itibaren demokrasi, orta rejim haline geldi.” dedi.
AK Partinin kurumsallaştırdığı en kıymetli konunun vesayetin fiilen ortadan kaldırılması ve siyasetin alanının genişlemesi olduğunu belirten Ala, “AK Parti sayesinde herkes artık sandıkta arıyor iktidarı. Bu kıymetli bir makas değişimidir. Kimse Genelkurmay koridorlarında, Anayasa Mahkemesi koridorlarında artık iktidar aramıyor, arasa da bulamıyor. Münasebetiyle artık bu atmosfer içerisinde Türkiye’nin hem siyaseten hem ekonomik olarak geldiği bu basamakta artık yeni bir anayasayı konuşmak partiler için de üzerlerinde rastgele bir baskı hissetmeden, konuşulabilir hale geldi.” sözlerini kullandı.
Elde edilen siyasal muvaffakiyetin Türkiye’nin kurumsallaşması ve artık geriye dönülmez biçimde garantiye alınması için yeni sivil bir anayasaya gereksinim olduğuna dikkati çeken Ala, “Türkiye’de terör, namlu, siyasetin içinden çekildiği vakit, terör ortadan kalktığında Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak. Türkiye’de huzur ve inanç ortamı içerisinde birçok fikir rahatlıkla lisana getirilerek tartışılarak değerlendirilme imkanı bulacaktır. Yani ülkenin sivilleşme kapasitesi artacak, ülkenin hak ve özgürlükler konusunda aralık alma imkanı daha çok artacak, fırsatlar ortaya çıkacak. Orada da adres millettir.” biçiminde konuştu.
Anayasa imal sürecinde tüm siyasi partilerin uzlaşmasının değerine işaret eden Ala, “Tek başımıza çoğunluğumuz olsa bile anayasayı muhalefetle birlikte yapmayı dilek ederiz, toplumun geniş kesitlerinin isteğini alan bir anayasanın, Türkiye’nin önünü açacağına ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacağına inanıyoruz.” diye konuştu.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE DAİR
Türkiye’nin “terörsüz bir ülke” gayesine yönelik kıymetli adımlar attığını belirten Ala, terör örgütünün silah bırakma sürecine dair optimist bir tablonun olduğunu, yaz aylarında silah bırakma sürecinin tamamlanmasını ön gördüklerini söyledi.
Provokasyonların önlenmesi için güvenlik ünitelerinin çalıştığını ve sürecin planlı bir halde ilerlediğini belirten Ala, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin işaret ettiği Meclis’te oluşturulacak komitenin, süreci yöneten güvenlik ünitelerinin çalışmalarını tamamladıktan sonra devreye gireceğine dikkati çekti.
Ala, “MİT raporları gelecek, Meclis, gerektiğinde devreye girecektir. Yani evre basamak gidiyoruz. Şayet daha sonra atacağınız bir adımı, artık atarsanız, artık atacağınız adımı da atamaz hale gelirsiniz. Onun için, biz bu mevzuda deneyimliyiz. Temkinli yaklaşılıyor biraz.” halinde konuştu.
KAPSAMLI ISLAHAT PROGRAMI
AK Parti’nin kapsamlı bir ıslahat programı hazırladığını duyuran Ala şunları kaydetti:
Önümüzdeki devirde ‘sesli reformlar’ sürecini başlatmak istiyoruz. Burada Türkiye’nin her açından, hem kamu yönetimini, hem piyasasını hem hak ve özgürlüklerini hem sanayi hem ziraî dönüşümünü hem dijital dönüşümünü hem de dünyayla daha fazla ihraca imkanları sunan düzenlemeleri her alanda eş vakitli yapabilsin diye bir ıslahat programı hazırladık.
Bunlar, toplumsal siyasetlerden ekonomik dönüşüme, temel hak ve özgürlüklerden dijital dönüşüme kadar birçok alanı kapsıyor. Zira bunları yaparsak biz orta gelir tuzağına düşmeden, üst gelir kümesine çıkarız. Siz artık eğitimde, endüstride dönüşümde ıslahatlar yapmadan yüksek teknoloji üreten ülkelerle rekabet edebilir misiniz? Mesela TOGG’u yaptık dünya ile birebir anda, İHA ve SİHA’lar bunların yüzde 95’i yazılım yüksek teknolojiye geçtik. Fason üretimden marka üretimine geçiş yapıyoruz.
“Vatandaşa daha yakın üniteler, daha süratli karar almalı” diyen Ala, bu bahiste sivil toplumun ve paydaşların görüşlerinin alındığını belirtti.
AK Parti Genel Başkanvekili Ala, birtakım ıslahatların Meclis’e sevk edildiğini, 2026’nın “reform yılı” olacağını duyurdu.
Ala, “Önümüzdeki yasama devri büsbütün Türkiye’nin muhtaçlık duyduğu, ıslahatların yapıldığı bir yasama yılı olacaktır.” dedi.
Yeni anayasa sürecinde Meclis aritmetiğinden fazla siyasal uzlaşının kıymetli olduğunu vurgulayan Ala, “Bütün toplum kısımları partilerin üzerinde mutabık kalacağı siyasal hedef birliği ortaya koymalılar. Bunu yapabilecek durma gelmiştir Türkiye.” değerlendirmesinde bulundu.
Vesayet odaklarının ortadan kalktığını ve terör tehdidinin ortadan kalkmasıyla özgürleşen siyasetin, Türkiye’yi yönetme kapasitesini artıracağını lisana getiren Ala, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
Özgürleşmiş bir siyasetin, bir ülkenin siyasal amaç birliğini oluşturmaktan daha kıymetli hangi görevi olabilir? Hangi vazifesi olabilir? Her şeyde ihtilaf edebilirsiniz ancak siyasal maksat birliğinde… Bir ülkenin devleti, siyasal hedef birliği demektir. Onu ortaya koyacak temel metin de anayasa. Burada uzlaşabildiklerimizi ortaya koyduğumuz vakit Türkiye artık imkanlarına imkan, fırsatlarına fırsat katar. Zira siyasetin temel misyonu, atmosfer oluşturmaktır, bir iklim oluşturmaktır.
0 Comments